Salı, Mayıs 30, 2017

Ateş Merdivenleri - Anaïs Nin | İçsel Kentler # 1


  • Erkek kadına kendi iradesini dayattığı zaman, kadın onu şu varsayıma inandırmayı bilir, bunun tadını çıkarmasına izin verir: O, kadından daha güçlüdür ve onun iradesini kabullenmek kadın için büyük bir zevktir. Ancak kadın bunu başardığı zaman, erkek ona, ilk adımı atmanın ve rolleri ters yüz etmenin suçluluğu dışında hiçbir keyif duygusu vermez. Kadın sıkça sormak zorunda kalır: "Şunu yapmak ister misin?" Oysa erkek bilmez. Ve kadın boşluğu doldurur; ilerleyebilmek, devinebilmek, hissedebilmek adına, aşkın hatırına boşlukları doldurur; o zaman da erkek söylenir:" Beni çok zorluyorsun!" (sf.7)
  • Gerard büyülenmiş, korkmuştu. Ele geçirilme tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Neden tehlikedeydi, peki? Çünkü o zaten annesinin mülkiyetindeydi ve aynı anda iki kişiye ait olmak demek sıfırlanmak, yok olmak demekti. (sf.8)
  • Bilgelik, ölüme ulaşmanın daha hızlı bir yoluydu. Doyasıya yaşamak, acı çekmek, tehlikeye atılmak, kaybetmek, yanılmak ölümü ertelerdi. (sf.17)
  • Bütün duygusal tarihimiz, örümcekle sineğin öyküsünden ibarettir; buna bir de, sineğin ağın örülüşüne yardım etmesi gibi bir trajedi eklenmiştir. (sf.26)
  • Hiçbir şey, Lillian'ın kendisini, balkonda bekleyen Juliet değil de, ona ulaşmak için havaya sıçrayan Romeo'ymuş gibi hissetmekten alıkoyamazdı. O sıçramış, Romeo'yu oynamıştı ve bir kadın sıçradığı zaman, yalnızca bir boşluğa düşerdi. (sf.46)
  • Bırak, herkes geçişme yoluyla öğrensin! (sf.92)
  • Jay ondan daha ilk anda nefret etti; Don Juan'ın Dona Juana'dan, kendisinin kadın çeşitlemesinden nefret etmesi, özgür erkeğin özgür kadından nefret etmesi gibi; çünkü erkek kadındaki bu tutku özgürlüğünden nefret eder, çünkü böylesi bir özgürlüğü salt kendine tanır. Sabina'dan nefret etti, çünkü içgüdüsel olarak, kadının onu tarttığını ayrımsadı - aynen kendisinin kadına yaptığı gibi: olası bir sevgili mi, değil mi? (sf.105)
  • Oysa hiçbir içki, savaş haliyle ve nefretle başa çıkamaz. Hiçbir içki, acılığı sevmez. (sf.115)
  • "Tam da bir sanatçının doğabileceği, harika, zifiri bir gece," dedi Jay. "Mutlaka gece doğmalı ki, ana-babasının ona yalnızca yedi aydır can verdiğini kimse fark edemesin. Hiçbir sanatçıda, rahimde dokuz ay kalacak sabır yoktur. Yuvadan bir an önce kaçmalıdır. Sanatçı kendini tamamlama, kendini yaratma saplantısıyla, bir tür cinnetle doğmuştur. Öyle katmanlı ve öyle şekilsizdir ki, özü sürekli parçalanıp dağılır; onu yeniden birleştiren tek şeyse çalışmasıdır. Hayal gücüyle bütün kalıplara dolabilir, kendini çoğaltıp bölebilir; öte yandan, ne yaparsa yapsın, hep ikiye bölünmüş olarak kalacaktır: iki tane." (sf.123)
  • Onun taşkınlığını dizginlemek, yaşam veren bir ırmağa set çekmek olurdu. Hayır, Lillian bunu yapacak kişi olmayacaktı. Bir erkek her kaprisini, her fantezisini, her dürtüsünü sonuna kadar yaşamaya karar vermişse, bu akışla, bu tufanla artık hiçbir Nuh'un Gemisi baş edemez. (sf.127)

1 yorum:

  1. her bir insanın içinde kocaman kocaman şehirler var; bazılarında hiç görünmeyen. :)

    YanıtlaSil