Pazartesi, Haziran 01, 2015

Cesetler Merdiveni Üzerine

"Aşağıda, salonda, soldan üçüncü sütunun yanındaki koltukta, tatlı, sakin yüzlü yaşlı bir kız oturuyor. O insanların kötülük derecelerini gayet iyi bilir ve bunu da normal karşılar. Adı Miss Marple'dır."

Geçtiğimiz günlerde bir alış veriş krizi sırasında iki de Agatha Christie romanı attım çantaya. Bir de aldığım hızla okuyabilsem keşke. Agatha Christie ile 12-13 yaşlarındayken tanıştım. Her defasında elime "Bir günde  bitiririm ben bu kitabı yea" diye aldım ama yalnızca bir kez başarılı oldum galiba. Bu güzel kitap da günlerce süründü elimde, zaten son zamanlarda hiç okuyamıyorum, biliyorsunuz. Yine de kitapçılara hunharca saldırmaktan geri kalmıyorum.

Anlayabileceğiniz gibi bir Miss Marple romanı bu, aldığım öteki roman da öyle. Keşke birinde de Hercule Poirot olsaymış ama dikkat etmemişim ne yazık ki. :) Neyse tamamen bencilce nedenlerden (bir süre sonra hangi kitap hangi kitaptı unuttuğumdan ve okumuş olduğum kitapları tekrar satın alma tehlikesine düştüğümden, kendime de bir hatırlatma olması amaçlı) yazıyorum bu yazıyı ve kitabı anlatmaya başlıyorum ama her şeyden önce söylemek istediğim bir şey var: KATİL UŞAK! Şaka şaka :) Yazı boyunca hiç spoiler vermeyeceğim, gönlünüzü ferah tutun.

"Bayan Bantry rüya görüyordu. Itırşahileri, çiçek sergisinin de birincisi olmuştu. Beyaz keten cüppeli rahip kilisede ödülleri veriyordu. Rahibin karısı, sırtında mayosuyla yanlarından geçti. Ama rüya bu ya... Topluluk buna hiç aldırmıyordu. Kadın gerçekten de böyle yapsaydı, kim bilir nasıl davranırlardı?"
diye başlıyor kitap. Ne yazık ki Bayan Bantry'nin uykusu beklenmedik, telaşlı ayak sesleriyle bölünüyor ve evin hizmetçilerinden biri son derece sarsılmış bir halde, hanımına evin kütüphanesinde bir genç kız cesedinin bulunduğu haberini veriyor. Derhal yataktan kalkan Bayan Bantry kocasını da uyandırıyor ve ev ahalisi bir anda ayaklanıyor. Bay Bantry soğukkanlılığını kaybetmeden derhal polise haber veriyor. Bayan Bantry ise evinde bir ceset bulunmasından neredeyse memnun oluyor, haylaz bir telaşa kapılıyor. Okuduğu dedektif romanları zihninde dönmeye başlıyor ve hemen dostu Miss Marple'a haber salıyor, derhal köşke gelip cinayeti çözmesinde kendisine yardım etmesini istiyor.

Polis memurları her nedense Miss Marple'a saygı ve hayranlık duymakla beraber, biraz da onu kıskanıyorlar galiba, kitaplarda ben bu izlenimi ediniyorum hep. Yoksa neden bu geçkin kızın ortalıkta dolaşmasından rahatsız olsunlar? Olayları anlamada ve yorumlamada hepsinden başarılı olan bu kadına yardımcı olmaları gerekmez mi? Gerçi yer yer yardımına başvurmuyor değiller ama... Her neyse. Miss Marple da soluğu arkadaşının evinde alıyor.

Salonda bulunan genç bir kızcağız. Kızın gece saat on ile on iki arasında boğularak öldürüldüğü doktor tarafından açıklanıyor ve ilk etapta tüm şüpheler kasabada saygısızlığı, züppeliği ile nam salmış Basil Blake üzerinde toplanıyor. Bu esnada kızın yakınlardaki bir otelde dansçı olarak çalıştığını öğreniyorlar, cesedi teşhis etmek üzere aynı yerde çalışan akrabası (Josie) geliyor. Bu kadından elde edilen bilgiler ışığında soruşturma bahsi geçen otele taşınıyor. Polis müfettişleri buraya gidip soruşturmaya burada devam ediyorlar. Cinayeti aydınlatma konusunda pek hevesli olan Bayan Bantry durur mu? O da Miss Marple'ı kolundan tuttuğu gibi bahsi geçen otele götürüyor. Tahmin edeceğiniz gibi kızın bağlantı kurduğu insanlarla görüşüyorlar.

Bay Jefferson isminde zengin ve yaşlı bir beyin, öldürülen kızı evlat edinmek üzere olduğunu öğreniyorlar, bu durumda beyefendinin mirası bu kıza kalacak. Bundan kötü etkilenecek iki kişi var: Bay Jefferson'ın gelini ve damadı. Şüpheli listesine bunların da adı ekleniyor tabii ki.

Aynı günlerde bir başka genç kızın kaybolduğu haberi radyolarda dönmeye başlıyor. Daha sonra bir taşocağında, terkedilmiş ve yanmış bir arabanın içerisinde bu kızın da cesedi bulunuyor. Ortada iki ceset, pek çok şüpheli var. Tabii ki bu gizemi aydınlatmak için uğraşan polisler, bir takım aile dostları ve elbette Miss Marple.

Katil kim? Genç kızı öldürmekteki amacı ne? Cesedi neden Bantrylerin kütüphanesine bırakmayı tercih etmiş? Yanıtlanması gereken pek çok soru var ama ben size hiçbirinin yanıtını vermiyorum, hatta ynıtlarına dair ipuçlarını da.

Uzun süredir okumuyordum Agatha Christie'nin romanlarını. Gerçekten iyi geldi, çok keyifli bir kitaptı. Yalnız, Altın Kitaplar Yayınevi'nde görmeye alışık olmadığım bir şekilde, çok fazla yazım hatası vardı. Bir iki ufak hatayı görmezden gelirim, sorun etmem ama o kadar çoktu ki okurken biraz sinirlerim bozuldu doğruyu söylemek gerekirse. En basitinden ev sahipleri kitabın arka kapağında Bautryler, roman içerisinde ise Bantryler olarak geçiyordu. Bu ve bunun gibi pek çok hata, iyelik eklerinin eksikliği, harflerin yanlış yazımı, ne ararsanız bulmak mümkündü maalesef. Buradan yayınevine biraz daha özenli olmaları konusunda seslenişte ve serzenişte bulunmak istiyorum, dediğim gibi Altın Kitaplar'da karşılaşmaya alışık olmadığım bir durum.

Ben kitabı sekiz günde bitirmişim, az önce baktım. Bu kadar uzamış olmasından mıdır (bence kesin öyle :P) nedendir bilemiyorum ama BİR KEZ DAHA katilin kim olduğunu çözmeyi başaramadım. Bir sonraki kitap içinse azimliyim! Sizlere de bu vesileyle, hodri meydan diyorum! Heeepinizi kitabı okumaya ve gri hücrelerinizi katili bulmak için çalıştırmaya davet ediyorum.

NOT: Bunca Agatha Christie'den bahsedip Thalassapolis'ten ve Biblio'dan bahsetmeden edemem. Thalassapolis Agatha Christie'nin kronolojisini de çıkarmış ve yayınlamış. Ayrıca bu kitapla ilgili yorumuna da buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder