Pazar, Mayıs 24, 2015

Kalanlar ~ Tezer Özlü

Kapak Tasarımı: Nahide Dikel
Yayın Yılı: 15.Baskı / Nisan 2015
Yayınevi: YKY

ARKA KAPAK:

"Doğumum bile bir kökünde kopma idi. On yaşıma kadar, çevremi, özellikle çevremdeki sessizliği kavramaya çalıştım... Yirmi yaşım ile otuz yaşım arasında aklın bittiği yerleri ve çıldırmanın sınırlarını aradım... Otuz yaşım ile kırk yaşım arasında ne akıllı ne de çılgındım. Dünyayı kavradığımı sandım... Kırk yaşındaydım. Bugün, gecenin bazı saatlerinde kitlenin anlamsız gürültüsü içinde boğuluyorum... Kendimi öldürmeye çalışıyorum... Özlemlerim kalmadı. Bıraktım. Hepsini kendi ve benim dünyamı anlamaları için bıraktım... Ve bana ölümsüzlerin sonsuz acıları kaldı."

Efsane sahibiyle yüzleşiyor.

  • Sevgi dolu gözlerle bakmayın bana. Ürkütüyor bunlar beni. Titriyorum. Bakmayın. Gidiyorum. Her gün gideceğim. (sf.16)
  • Bugün neler düşünülür, diye geçiyor aklımdan. Belki yazı bile yazılır. Ne limanlar var yeryüzünde diyorum. Ne açık denizler. Ama dağlar arasında kaybolan kaç deniz var?

    Haykırmak istediğim çok şey var. Büyük kayıplar yıkacak değil bizi. Açıkça birbirimizle konuşamıyorsak ben ağlamak, bağırarak ağlamak için bahçenin yeşillikleri gerisindeki odama geçiyorsam, biliyor musun, ne güzel ağıtlar içinde uyuyakalmak? (sf.29)
  • Artık bizim yaşamımızda hiçbir düzen kendini savunamaz. Bu her yaşımızda kanımızı emen, bizi tüm duygu ve yaşamlarımızı ölümü istercesine yaşamakta olduğumuza inandıran hiçbir düzen kendini savunamaz. (sf.32)
  • Artık giderek dünya insanları bana birer fabrika ürünü gibi görünüyor. Tabii bu çok sert bir yargı. İnsanları tanımadan önce kullanılabilecek bir yargı. (sf.32)
  • Berlin'de içimde büyük bir ölüm özlemi oluşuyor. Doğaldır, yaşam için bu kadar çok dürtünün olduğu yerde ölüm de çoğalır. (sf.36)
  • Çocuklar, ben ölesiye yorgunum artık bir havaalanına gidemem, bir bankaya gidemem, bir alış veriş merkezine giremem, tuvalete bile gidemem.
    O kadar yorgunum ki 50 yılda bile dinlenemem.
    Yaşamım yazarların acısını aramak oldu. Çocukluğumda Dostoyevski'nin nihilist acısını buldum. Otuzumda Pavese'nin intihar acısını. Bu gün Berlin'de Peter Weiss'ın antifaşizm acısını.
    Acıyla bağlantılı mutluluğumdan çok memnunum. (sf.39)
  • Doğumum bile bir kökünden kopma idi. Köklerimi hiç aramadım. İçerisinde severek yaşayabileceğim arka dünyalardan kopma köklerim olabilirdi. (sf.44)
  • Tanımadığın sürece her acı dayanılabilir. (sf.46)
  • Tüm öbür acılar, akıldan çılgınlığa geçişle karşılaştırıldığında kabul edilebilir. (sf.47)
  • Düzen ve güven kadar ürkütücü bir şey yoktur. Hiçbir şey. Hiçbir korku... (sf.47)
  • Akılsız biri alkolik olmadı şimdiye kadar. (sf.53)
  • Hiç kimseyle birlikte yaşlanmak istemiyorum. Kendimle bile. (sf.59)
  • Şunu öğrenmelisin: Sen hiçbir işe yaramaz değilsin. Seni senden çalan toplumdur. (sf.60)
  • Ben, belli bir ülkesi olmayan insanlardanım. (sf.60)
  • Son bireye kadar savaşmak, kendini feda etmek, yanlış bir kahramanlıktır. (sf.60)
  • Dünyanın acısı olmasaydı taze yeşil yapraklar üzerindeki güneş ışınlarının anlamı olmazdı. (sf.60)
  • Asalet ve rütbe ile ilgili kavramları hiçbir dilde öğrenmeyi başaramadım. (sf.61)
  • Meyhanelerde umutsuz bir bekleyiş vardır -kendi kendini bekleyiş. (sf.61)
  • İnsanın başkalarına söyledikleri kendi duymak istedikleridir. Yazdıkları, okumak istedikleridir. Sevmesi, sevilmeyi istediği biçimdedir. (sf.61)
  • Ceset, kokmuş ettir. Güzel, ya peynir ne? Sütün cesedi. (sf.75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder